Film Tavsiyesi: Arrival ve Interstellar
























Pek film izleyen biri değilim ama Barış Özcan'ın youtube videosunu izledikten sonra Arrival filmini izlemeye karar verdim onu izlerken de arkadaşlarım Interstelları da izlemelisin dediler. Peşpeşe ikisini de izledim. İkisi de bilim kurgu türünde konuları da benzer. Filmin detaylarını anlatmadan özetlemek gerekirse Arrival da 12 tane somun ekmeğe benzeyen uzaylı aracı bir anda dünyanın çeşitli ülkelerine iniyor. Tabi biri de amerikaya iniyor. Uzaylıların dilini çözebilmesi için askerler bir dil bilimciyi göreve çağırıyorlar bu işi yapsan yapsan sen yaparsın gibi klişelerden sonra kadını razı edip götürüyorlar. Kadın uzay aracının içine giriyor ve zamanla sembollerle anlaşan uzaylıların dilini çözerek dünyayı bir felaketten kurtarıyor. Ama bunu yaparken geleceği hatırlıyor. Yanlış okumadınız filmlerdeki geçmişi hatırlama sahnesi gibi gelecekte yaşayacaklarını hatırlayarak işi çözüyor.









Arrival filminin ana fikri insanın düşünceleri konuştuğu dile göre şekillenir ve zaman doğrusal değil daireseldir. Yani aynı anda hem şimdiyi hem geçmişi hem geleceği yaşayabilirsin.
Interstellar da ise süne zararlısı yüzünden bütün bitkiler zarar gördüğünden insanlar açlığa mahkum olmuş, teknoloji toplumundan tarım toplumuna dönmüşler. Başrol oyuncusu eski savaş pilotu eleman, kızının kütüphanesinden garip şekilde düşen kitapların düşme sırasını ikili sistemde yazdığı zaman faaliyetlerini artık gizli yapan nasanın koordinatlarına erişiyor ve kızıyla oraya gidiyor. Sonra adamı insanlığı taşımak üzere bir solucan deliğini kullanarak başka  galaksilerdeki gezegenleri keşfetmesi için uzaya gitmeye ikna ediyorlar. Tüm amerikan filmlerinin ortak özelliği yapılacak işi yapabilecek tek kişi olması ve mutlaka o kişinin artık o işi yapmıyor olması galiba. Sonuçta bizim eski pilotu uzaya gitmeye razı ediyorlar 4 kişi uzaya gidiyor.

 Bunların uzayda geçirdiği kısa sürede, uzayda zamanın yavaş geçmesinden dolayı dünyada 23 yıl geçiyor çocuklar büyüyor büyükler ölüyor ama bunlar yaşlanmıyor. Başlarından geçen uzun maceralardan sonra başrol oyuncumuz uzayın içinde savrulurken bir anda kendisini küçük kızının kütüphanesinin arkasında buluyor. Meğer o kitapları düşürerek kızına birşeyler anlatmak isteyen kendisiymiş. Bu filmin ana fikrini arrival kadar anladığımı söyleyemem ama burda da zamanın doğrusal olmadığı, izafi bir kavram olduğu üzerinde duruluyor.



Her ikisini de en kısa zamanda izlemenizi tavsiye ederim. Sizin de film tavsiyeniz varsa buradan paylaşabilirsiniz.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Meteoroloji Uçakları

Excelde Ad Soyad İsim Soyisim Ayırma-Excel Dersleri

Excelde Ad Soyad Ayırma